22 Eylül 2018 Cumartesi

aylak köpek / sadık hidayet


•...atlı bir korkuya kapıldı. pat, sahibi, efendisi olmadan nasıl yaşayabilirdi? çünkü sahibi onun için tanrı demekti. yine onu aramaya geleceğinden emindi. korku içinde birkaç caddede koşmaya başladı. ama boşunaydı zahmeti. uzaklardan almışlardı pat'ın kokusunu. içlerinden biri ihtiyatla yanına kadar geldi, dikkatle baktı. pat'ın tamamen ölmediğinden emin olunca uçtu gitti. bu üç karga pat'ın iki kara gözünü oymak için gelmişti.


• kendine konuşuyormuş gibi: "ben hiçbir zaman başkalarının zevkine ortak olmadım. ya katı bir duygu, ya mutsuzluk duygusu engel oldu bana. yaşam derdi, yaşam güçlüğü. bütün sorunların içinde en önemlisi insanlarla uğraşmak kokuşmuş toplumun şerri, yiyecek giyecek belası, bunların hepsi, durmadan gerçek varlığımızın uyanmasına engel oluyorlar. vaktiyle onların arasına karışmıştım; başkalarını taklit edeyim dedim. baktım, soytarıya dönmüşüm. adına zevk dedikleri her şeyi denedim; gördüm ki başkalarının zevki bana yaramıyor. her yerde, her zaman yabancı olduğumu hissettim. diğer insanlarla aramda en ufak bir ilgi dahi yoktu. başkalarının yaşam tarzına ayak uyduramazdım. kendi kendime derdim ki hep: bir gün toplumdan kaçacağım; bir köyde, gözden ırak bir yerde kendi köşeme çekilip yaşayacağım. ama inziva hayatını şöhret için istemiyordum. kendimi birinin düşüncesine mahkum etmek, birinin taklitçisi olmak değildi istediğim. nihayet zevkime göre bir oda yapmaya karar verdim. sadece kendimin bulunacağı, düşüncelerimin dağılmayacağı bir yer.


• atalarımın yorgunluğu bana geçmişti ve geçmişin nostaljisini içimde hissediyordum ben. kışın uyuyan canlılar gibi inime çekilmek, kendi karanlığıma dalmak ve kendi içimde olgunlaşmak istiyordum. karanlık odada resmin belirmesi gibi insanın içinde gizli olan şeyler de hayat koşturmacası ve kavgası içinde, o aydınlıkta boğulup ölüyor. sadece karanlıkta ve sessizlikte görünüyor insana. bu karanlık benim içimdeydi, onu yok etmek için boşuna uğraştım. üzüntüme gelince, neden bir süre boşu boşuna başkalarının peşine takıldım? şimdi anladım ki benim en değerli yanım bu karanlık ve sessizlikmiş. bu karanlık her canlının yaratılışında var. yalnız inziva halinde,
kendi içimize döndüğümüz zaman, dış dünyadan uzaklaştığımız zaman bize görünüyor. ama insanlar hep bu karanlık ve inzivadan kaçmaya çalışıyor. ölüm sesine kulaklarını tıkıyorlar, kendi kişiliklerini hayatın hayhuyu arasında yok ediyorlar! mutasavvıflar ne demiş: 'hakikat nuru bende tecelli ediyor.' bense aksine, ehrimen'in inişini bekliyorum. şimdi olduğum gibi kendi içimde uyanık kalmak istiyorum. düşünceleri aydınlatan parlak ve kof cümlelerden iğreniyorum. hırsızların, kaçakçıların, para düşkünü ahmak yaratıkların arzularına göre düzenlenip yönetilen bu yaşamın kirli ihtiyaçları uğruna kişiliğimi yitirmek istemiyorum.


• vaktiyle onların arasına karışmıştım; başkalarını taklit edeyim dedim. baktım, soytarıya dönmüşüm. adına zevk dedikleri her şeyi denedim; gördüm ki başkalarının zevki bana yaramıyor. her yerde, her zaman yabancı olduğumu hissettim. diğer insanlarla aramda en ufak bir ilgi dahi yoktu...

• soluk alamıyordu; iğrenç olduğunu düşünüyordu hep. dünyanın ve tüm insanların zulmüne, adaletsizliğine karşı dile getirilemeyen bir kin, bir nefret duydu kendinde. onu bu halde, bu kılıkta dünyaya getirdikleri için belli belirsiz bir kin duydu annesine, babasına karşı. hiç dünyaya gelmemiş olsaydı, böyle şeylerle karşılaşmayacaktı. başkaları gibi yüzsüz, hafifmeşrep, dillere düşen, arsız, hayasız biri olsaydı, eski günleri yâd edecek güzel anıları olacaktı.