13 Eylül 2019 Cuma

uyuyan adam / georges perec


















• dünyanın karşısında, kayıtsız kişi ne cahildir ne de düşman. niyetin okumazyazmazlığın sağlığa yararlı keyfini yeniden keşfetmek değil, okurken, okuduklarına hiçbir ayrıcalık tanımamaktır. niyetin çırılçıplak gezmek değil, ille de özenli ya da bakımsız olmak anlamına gelmeyecek bir şekilde giyinmektir; niyetin kendini açlıktan öldürmek değil, sadece beslenmektir. bu hareketleri alabildiğine masum bir tavırla harfi harfine yerine getirmek değil istediğin -çünkü masumluk çok kuvvetli bir terimdir- sadece, en basitinden, bu "en basitinden"in bir anlamı olabilirse eğer, istediğin şey bu hareketleri yansız, apaçık, her tür değerden, özellikle de işlevsellikten kurtulmuş -çünkü işlevsellik değerlerin en kötüsü, en sinsisi, en tehlikelisidir- aşikâr, gerçek, değiştirilemez bir yere bırakmaktır. 


• okuyorsun, giyiniksin, yiyiyorsun, uyuyorsun, yürüyorsun demek dışında söylenecek bir şey olmasın; bunlar birer davranış, birer hareket olsun; birer kanıt, birer değiş tokuş aracı değil. giyimin, yiyip içtiklerin, okudukların senin adına konuşmayacaklar artık, onlar sayesinde karşındakinden daha açıkgöz davranamayacaksın artık. seni temsil etmenin o yiyip bitiren, çekilmez, öldürücü görevini bunlara bırakmayacaksın. 


• kırk sekiz kâğıt seni odana bağlıyor ve sen, bir onlunun yerinde olmasından, bir papazın sana karşı gelmemesinden neredeyse mutlu oluyor, ya da ağır aksak hesaplarının tümünün de aynı olanaksız sonuca varmasından mutsuz oluyorsun. sanki bu yalnız ve dilsiz strateji senin tek yolunu oluşturuyormuş, senin varolma nedenin haline gelmiş gibi. 


• yiyor, yürüyor, yaşamayı sürdürüyorsun, tıpkı gamsız bir araştırmacının labirentinde unuttuğu bir laboratuvar faresi gibi; sabah akşam, hiç yanılmadan, hiç duraksamadan yemliğin yolunu tutan, önce sola, sonra sağa dönen, bulamaç halindeki günlük yem miktarını almak için kırmızı kenarlı bir pedala iki defa basan bir laboratuvar faresi gibi. 


• ne bir aşama sırası, ne bir tercih. dingin bir kayıtsızlık seninki: gri rengin üzerinde hiçbir boğucu his uyandırmadığı gri adam. duyarsız değil, yansız.

• pek yaşadın denemez, oysa herşey çokdan söylendi, çokdan bitti.topu topu yirmibeş yaşındasın, ama yolun çizilmiş bile.roller hazır, etiketlerde,bebekliğindeki oturakdan yaşlılığındaki tekerlekli sandalyeye varana kadar oturulacak tüm yerler orada durmuş sıralarını bekliyorlar.serüvenlerin öyle iyi betimlenmiş ki, en şiddetli isyan bile kimsenin kılını kıpırdatmayacaktır. sen istediğin kadar sokağa çıkıp insanların şapkalarını başlarından uçur, başına iğrenç şeyler tak, çıplak ayakla yürü, bildiriler yayınla, önüne çıkan bir kapkaçcıyı geçerken kurşunla, boşuna, bir işe yaramayacak,düşkünler yurdunun yatakhanesinde yatağın çokdan yapılmış, lanetli şairler sofrasında yerin ayrılmış. sarhoş gemi, sefil mucize, harrar bir panayır eğlencesi, turistik bir gezidir. herşey öngörüldü, herşey en ufak ayrıntısına kadar hazırlandı, büyük aşklar, soğuk alaycılık, ıstırap ,bolluk, egzotizm, büyük serüven, umutsuzluk. sen ruhunu şeytana satmayacak, ayaklarında sandaletlerle gidip kendini etna ya atmayacak, dünyanın yedinci harikasını yıkmayacaksın.ölümün için herşey çokdan hazır.seni öldürecek top güllesi çok uzun zamana önceden eritilip döküldü, tabutunun peşinden ağlayacak olan kadınlar çokdan tutuldu.

• keşke insan türüne ait olmak, o dayanılmaz ve sağır edici gürültüyü de beraberinde getirmeseydi; keşke hayvanlar aleminden çıkıp aşılan o bir kaç gülünç adımın bedeli, sözcüklerin, büyük tasarıların, büyük atılımların o dinmek bilmeyen hazımsızlığı olmasaydı.


• sırasıyla d. defoe'nun robinson cnısoe'sunun, j. p. sartre’ın bulantısının, a. camus'nün yabancısının, t. mann'ın doktor faustus'unun baş kişileri.