insan kendisine olan saygısını, onurunu ve güvenini yitirdiği an işi bitmiş demektir. alabildiğine bir baş aşağı düşüş yaşar.
mesele duvarlar değil, hatıralar, geçmişe ait hatıralar içimi sıkıyor… hem de işin tuhafı, bunlar daha çok tatlı hatıralar olduğu halde üzülüyordum. o zamanlar fena gözüken, insanı kızdıran olaylar bile hatıra olunca bütün kötülüğünü kaybediyor, hayalde cazibe kazanıyor.
yılları bir uyur gezer gibi peş peşe harcamak, dünyadan bihaber yaşamak , ne bedbahtça!
anacığım, hayatın gerçek yüzünü yazar adı verilen kâğıt karalayıcılarından değil benden öğrenebilirsin.
yoksul, ezilmiş insan kuşkucudur. çevresine, yanından geçenlere yan gözle, bir tuhaf bakar. kendisinden mi söz ediliyor, anlamak için gözlerini kısarak, kuşkulu bakışlarını dolaştırır. konuşulanlara kulak kabartır.
eğer hepimiz tanrı'nın kulları isek; neden genç bir kız basma entari bulamazken kokanalar ipeklere bürünsün? neden biri üç gün aç yatarken öbürü tıka basa yesin? ben öyle sanıyorum ki; bunlar tanrı'nın bile gücüne gidiyordur.
eğer başkasının olan her şeyi insanın kalbine alması ve aynı güçte hissetmesi mümkün olsaydı, doğrusu, insan bundan en mutsuz insan olurdu.
ne kadar garip bir zamanlar bize kötü gelen, bizi kızdıran olaylar bile birer anıya dönüşünce bütün kötülüğünü kaybediyor.
anı tatlı da acı da olsa her zaman ıstırap verir insana. belki başkası öyle değildir, ben duyarım bu ıstırabı. ama tatlıdır bu ıstırap. kalp acı çekmeye, ezilmeye, sıkışmaya, kederlenmeye başladığında anılar onu, gündüzün sıcağında kavrulmuş cılız, zavallı bir çiçeği akşam serinliğinde çiy tanelerinin canlandırdığı gibi canlandırır.'
…nedense, bahar insanda sıcak ve mutlu hisler uyandırıyor. tabiatla birlikte insanın duyguları da canlanıyor. ben ki, hayatta dikili ağacı olmayan zavallı bir ihtiyarım. düşünebiliyor musun, ben bile hayal kurabiliyorum!
belki kısacaksınız ama, yeni bir kitap aldım. oldukça duygusal psikolojik ağırlıklı kitap. kitabın başında bir de şiir var.
ah, niçin kuşlar kadar hür değilim?
beni duvarlar arasına esir eden
bu bağlardan nasıl kurtulacağım?
daha bunun gibi birtakım hoyratça fikirler… neyse, geçelim bunları… nemize lazım!
düşkünler hodbin olur... doğanın bir yasasıdır bu. eskiden de hissediyordum bunu. yoksul, ezilmiş insan kuşkucudur. çevresine, yanından geçenlere yan gözle, bir tuhaf bakar. kendisinden mi söz ediliyor, anlamak için gözlerini kısarak, kuşkulu bakışlarını dolaştırır çevresindekilerin üzerinde, konuşulanlara kulak kabartır. niçin böyle soğuk bir dış görünüşü vardır? neler hisseder? dış görünüşü böyledir de iç görünüşü nasıldır acaba.