1 Eylül 2014 Pazartesi
amak-ı hayal / filibeli ahmet hilmi
ellili yaşlarında görünen biri konuşuyor, daha genç olan dinliyor, bazen soru soruyordu. konuşmalarından, önce deli olduklarına hükmettim. gerçekten deliydiler. ama delilerin meczup denilen türlerinden. işin tuhaf tarafı, bu iki pejmurdenin delice konuştukları konular, beni oldum olası meşgul eden şeylerdi. yaşlı olan genç deliye şöyle diyordu: (...)zaten hiç ile hep, birin ta kendisi, bir şeydirler! ama cahil kalabalıklar bir şeyi iki farklı adla anıyorlar!..." diğer konularda benzer şeylerdi. iyice şaşırmıştım. ister istemez söze karıştım: "tuhaf! varla yok hiç bir olur mu? örneğin ben şimdi varım, yarın yok olacağım. bu ikisi arasında fark yok mu?" dedim. deli başını çevirdi. kahkayı bastı : "vay! sen varsın ha?! acaba var mısın?" bu önemli soruyu kendi kendime çok sormuştum. bu soru yüzeysel bir bakışla anlamsız hatta alay konusu olarak görülebilir. ama öyle değildir. eğer varsam, neden yok olacağım? yok olmayacaksam, ruhum baki mi kalacak? (...) ve daha cevabını bulamadığım bir çok soru. deli ekledi : "ama ben varım. çünkü hiçim ve yokum. vücudum mutlaktır. yok olma sınırlıdır. mutlak olan vücuttur. mevcuttur." bundan sonra sustu. hiçbir soruma cevap alamadım. sonunda ısrarlı sorularımdan rahatsız oldu. arkadaşına : "haydi gidelim, bu `hayvan` bizi zevkimizden alıkoydu." dedi. kalkıp gittiler. ne tuhaf! perişan görünümlü bir deli, mükemmel tahsil görmüş bir insana hayvan diyebiliyordu!