baba ve oğlun uzakta bir yerde, zamanın en 'geniş' diliminde ağaç suladığı sahne ile başlar film. renkler öyle 'albenisiz'dir ki, gözleriniz alışamaz bir süre sahnelere. filmi tekrar tekrar izledikçe, 'küçük adam' ile uçsuz bucaksız yerdeki bir ağacı sulamayı, bisiklete binen ve nietszche'den bahseden doğa üstü olayları araştıran bir postacı olmayı, dünyada olup bitenler ile ilgili tüm bilgilere bir radyo ile erişmeyi isteyebilirsiniz.
sanatın asıl amacının insanı ölüme hazırlamak olduğunu söyleyen tarkovzky, metafiziği fevkalade önemli bir konumda kabul eder. derin bir iç sezişle varlığı, perdenin öte yanını anlamlandırmaya, kendi iç dünyasına ışık tutmaya ve "yakarışın ta kendisi" dediği sanat ile tanrıda teselli, kurtuluş ve umut bulmaya çalışır.
alexdanar, modern çağların bu baş döndüren bütün bu gelişmelerinin(!) dünyanın sonunu getireceğinden emindir. içlerinde en 'zayıf'ı olan evin hizmetçisidir kurtuluş ümidi. "sadece sev beni" der hizmetçiye. "zavallım benim ne yaptılar sana" diyen hizmetçi kız ile beraber yatakta havalandıklarını görürüz bir rüya sahnesinde. ayna filiminde benzer alegorik tablolar ile metafizik duygu ve düşünceler salıklar ekrandan ruha.
zarif bir çabanın ürünüdür sanat. alelade çekilmiş sahneler, rastgele dizilmiş görüntüler yığını değildir offret. ve öyle zannediyorum ki, tarkovzky bu filmle, insanın oğluna ithaf edebileceği şeylerin en güzellerinden birini ithaf etmiştir.
insan hep başkalarına karşı savundu kendini.
başka insanlara, doğaya karşı.
durmadan doğaya karşı güç kullandı.
sonuç: güce, şiddete, korkuya ve bağımlılığa
dayanan bir uygarlıktan başka bir şey değil.
"teknik ilerleme" dediğimiz şeyin...
bize getirdiği tek şey konfor oldu.
bir tür hayat standardı.
ve bir de gücü korumak için gereken
şiddet araçları. vahşiler gibiyiz!
mikroskobu, cop gibi kullanıyoruz.
hayır, yanlış.
vahşiler maneviyata daha çok önem veriyor!
(...)
hayat standardına gelince,
bir zamanlar bilge bir kişi...
gerekli olmayan şey günahtır demişti.
ve eğer bu doğruysa...
uygarlığımız baştan aşağıya
günah üzerine kurulmuş demektir.
korkunç bir uyumsuzluk edindik.
maddi ve manevi...
gelişmemiz arasında
bir dengesizlik söz konusu.
kütürümüz bozuk.
yani uygarlığımız.
temelde bir bozukluk var, oğlum."
sanırım şimdi anlıyorum
hiç kimseye bağımlı olmak istemiyoruz.
iki insan birbirini sevince...eşit sevmiyorlar
biri daha güçlü, diğeri daha zayıf oluyor
ve zayıf olan düşünmeden seviyor
hesapsızca...
(alexander kitaptaki resimlere bakar)
a: derinlik ve mahremiyet bir arada
inanılmaz
bir dua gibi
ve bütün bunlar kayboldu artık
dua bile edemeyiz
(…)
harika bir kitap
hiç hayatı boşa geçirdiğini düşündüğün oldu mu?
b: hayır, neden?
a: evet, bir zamanlar böyle bir duyguya kapılmıştım.
ama küçük adam doğduktan sonra
herşey değişti
bir anda olmadı tabi
yavaş yavaş o büyüdükçe
biliyorsun, ona cok bağlıyım
belki de biraz fazla bağlıyım
yine de içerlediğim bir şey var
kendimi hayata hazırlamıştım
daha yüksek bir hayata
felsefe, din, tarih, estetik okudum
sonunda bütün bunlar bana ayak bağı oldu
kendi irademle yaptım bunu
yine de mutluyum işte
bugün olduğu gibi.
"Ulu Tanrım, Göklerdeki Ulu Tanrım, adın mübarek olsun.İnayetin üzerimize olsun.Yalnız senin dediğin olur.Rızkımızı sen verirsin.Bizi kötülüklerden korursun. Cennet senindir. Güç, zafer senindir.Amin. Tanrım, bu korkunç zamanda bizi esirge.Çocuklarımın ölmesine izin verme.Dostlarımı, karımı, Victor’u, seni sevenleri ve sana inananları, kör oldukları için sana inanmayanları da esirge. Seni bir an bile düşünmeyenleri de. Çünkü onlar acının ne olduğunu hiçbir zaman bilmediler. Bu saatte, bütün umutlarını, bütün hayatlarını, bütün geleceklerini kaybettiler. Sana teslim olma fırsatını kaçırdılar.Yürekleri korkuyla dolu olanlar, sonlarının yaklaştığını hissedenler, kendileri için değil, sevdikleri için korkanlar, onları senden, yalnızca senden başka hiçkimse koruyamaz. Çünkü bu en son savaş.Savaşların en korkuncu. Bu savaştan geriye ne yenen ne de yenilen kalacak.Şehirler, kasabalar, ağaçlar, otlar, kuyulardaki sular, göklerdeki kuşlar yok olacak. Sahip olduğum her şeyi sana vereceğim. Çok sevdiğim ailemi vereceğim. Evimi yıkacağım. Küçük Adam’dan vazgeçeceğim. Dilsiz olacağım. Bir daha kimseyle konuşmayacağım. Beni hayata bağlayan her şeyden vazgeçmeye razıyım. Yeter ki sen, her şeyi eskisi gibi yap. Bu sabah ve dün nasılsa öyle yap. Beni hasta eden bu ölümcül hayvani duygudan kurtulmama yardım et. Evet, her şeyim senindir! Tanrım! Bana yardım et! Söz verdiğim her şeyi yapacağım."