5 Kasım 2017 Pazar

ermiş / halil cibran

























• mısır demetleri gibi derer sizi aşk. harman yerinde dövüp çırılçıplak bırakır. kabuklarınızı elemek için kalburdan geçirir. apak edinceye kadar öğütür sizi. yumuşayana kadar yoğurur; sonra da atar kutsal ateşine, aramaksa muradınız…o zaman çıplaklığınızı örtüp aşkın harman yerinden çıkın daha iyi.

• derken el mitra tekrar konuştu ve dedi ki: ya evlilik üstadım? el mustafa da şöyle yanıt verdi: birlikte doğdunuz ve sonsuza kadar birlikte olacaksınız. ölümün ak kanatları ömrünüzü dağıtıp savurduğunda birlikte olacaksınız. evet, tanrı’nın sessiz belleğinde bile birlikte olacaksınız. fakat bırakın mesafeler olsun birlikteliğinizde. bırakın dans etsin göklerin rüzgârları aranızda. birbirinizi sevin ama aşkı pranga eylemeyin: bırakın ruhlarınızın kıyıları arasında dalgalanan bir deniz olsun aşk. birbirinizin tasını doldurun ama aynı tastan içmeyin. birbirinize ekmeğinizden verin ama aynı somundan yemeyin. şarkı söyleyip dans edin birlikte, eğlenin, ama yalnız başınıza olun ikiniz de. hatta aynı müzikle titreseler de ayrı duran telleri gibi lavtanın. yüreklerinizi verin, fakat teslim etmeyin birbirinizin eline. çünkü bir tek hayat’ın avucuna sığar yürekleriniz. birlikte durun ama yapışmayın birbirinize: çünkü ayrı durur tapınağın sütunları. hem birbirinin gölgesinde büyümez meşeyle selvi.

• eğer aranızda doğruluk adına cezalandıracak ve kötü ağaca baltayı vuracak olan varsa, köklerine baksın ağacın. gerçekte iyi ile kötünün, meyve veren ile vermeyenin köklerini sarmaş dolaş görecektir toprağın sessiz bağrında.

• ancak o zaman göreceksiniz dimdik ayakta olan ile düşmüşün aslında temelin en dibindeki taştan daha üstte olmadığını.


• eğer tanrı’yı bilmek isterseniz, bilmece çözmeye girişmeyin. onun yerine çevrenize bakın, o’nu çocuklarınızla oynarken göreceksiniz.

leylim ley / ahmet arif

























• ve hiçbir kahraman, hiçbir aziz, hiçbir hergele, sana azâp veremez! azâbı, sen kendin icat ediyorsun. beni de böyle berbat ediyorsun

• elim erse, ayağım tutsa, seni bütün cihanın görebileceği bir kuleye çıkarır ve bağırırdım: ‘işte, insan buna derler! böyle olmağa çalışın!’ iki milyar beş yüz milyon âdem evlâdının seni tanımalarını, öğrenmelerini istiyorum, anlıyor musun?”

• canım benim, bilir misin, “canım” dediğimde içimden canımın çıkıp sana koştuğunu duyarım hep

• şimdi burada güzel bir şafak. gene uykusuz, mutsuz, tedirginim. sana yazmak, yazmak, yazmak istiyorum… seni bütün şafaklarda, evrenlerin o ıssız ihanet saatinde öperim. ve sen geçersin içimden. bitmek bilmezsin

• ben ki 29 yaşındayım. ama binlerce yıldır seni arıyor, hasretini çekiyorum.

• hepsi geçti. etim zehir gibi gene. kemiklerim hâlâ çocuk. saçlarıma tek tek aklar dadandı! hoşuma gidiyor. ustalaşıyor, daha bir acı, daha bir erkek oluyorum gitgide. "her şey kalakaldı suskun - bir canı tüketirsin - bir can gözlersin" devam et leylim. sarhoş ettin, çarptın beni. kıskanıyorum bu mısrâlarım. sana her vakit demeli miyim, büyük şâirsin? çabuk tamamla gönder bana. hergelelik etme, bekletme. bu kadarcığı bile korkunç. ne var ki bir iki dörtlük daha döşenirsen s..tik anasını dünya edebiyatının, göreyim seni. biraz da takılayım sana! kim bu gözlediğin can? vay anam vay! yandın ahmed arif. yandın gâvur a...ı gibi!