• mısır demetleri gibi derer sizi aşk. harman yerinde dövüp
çırılçıplak bırakır. kabuklarınızı elemek için kalburdan geçirir. apak edinceye
kadar öğütür sizi. yumuşayana kadar yoğurur; sonra da atar kutsal ateşine,
aramaksa muradınız…o zaman çıplaklığınızı örtüp aşkın harman yerinden çıkın
daha iyi.
• derken el mitra tekrar konuştu ve dedi ki: ya evlilik
üstadım? el mustafa da şöyle yanıt verdi: birlikte doğdunuz ve sonsuza kadar
birlikte olacaksınız. ölümün ak kanatları ömrünüzü dağıtıp savurduğunda birlikte
olacaksınız. evet, tanrı’nın sessiz belleğinde bile birlikte olacaksınız. fakat
bırakın mesafeler olsun birlikteliğinizde. bırakın dans etsin göklerin
rüzgârları aranızda. birbirinizi sevin ama aşkı pranga eylemeyin: bırakın
ruhlarınızın kıyıları arasında dalgalanan bir deniz olsun aşk. birbirinizin
tasını doldurun ama aynı tastan içmeyin. birbirinize ekmeğinizden verin ama
aynı somundan yemeyin. şarkı söyleyip dans edin birlikte, eğlenin, ama yalnız
başınıza olun ikiniz de. hatta aynı müzikle titreseler de ayrı duran telleri
gibi lavtanın. yüreklerinizi verin, fakat teslim etmeyin birbirinizin eline.
çünkü bir tek hayat’ın avucuna sığar yürekleriniz. birlikte durun ama
yapışmayın birbirinize: çünkü ayrı durur tapınağın sütunları. hem birbirinin
gölgesinde büyümez meşeyle selvi.
• eğer aranızda doğruluk adına cezalandıracak ve kötü ağaca
baltayı vuracak olan varsa, köklerine baksın ağacın. gerçekte iyi ile kötünün,
meyve veren ile vermeyenin köklerini sarmaş dolaş görecektir toprağın sessiz
bağrında.
• ancak o zaman göreceksiniz dimdik ayakta olan ile düşmüşün
aslında temelin en dibindeki taştan daha üstte olmadığını.
• eğer tanrı’yı bilmek isterseniz, bilmece çözmeye girişmeyin.
onun yerine çevrenize bakın, o’nu çocuklarınızla oynarken göreceksiniz.